Sıcak ve bunaltıcı bir yaz akşamıydı.Mahalledeki birkaç arkadaş toplanmış,bunultacı sıcağın beyinlerimize işlmesiyle girilmesi yasak olan ve her çocuğun korkulu rüyası kiraz bahçesine girdik.Herkes adımlarında temkinli davranıyordu.Parmak ucunda yürüyor,doğuştan gelen bir bale yeteneğini konuşturuyordu.En zayıf ve en hızlı arkadaş seçildikten sonra ağaca tırmandı.Ağaçtan kirazları bize atıyor,gülerek hasatın tadını çıkıyor bir de sermayeden yiyordu.Daha fazla zevke,sefaya dalmadan bahçeden ayrıldık.Toprakta sandaletlerimizin çamur üstündeki bıraktığı izleri saymassak başarılı bir görev yapmıştık.Toplantı yerimiz olan kamelyalara gittik.Herkes tişörtüne doldurduğu kirazları çıkarıyor,kiraz lekesi olan tişörtlerini düşünmeden,kirazları avuç avuç ağzına atıyordu.Gecenin sonunda herkes doymuştu.Annelerimizin eve gidince bizi azarlamasından,oklavayla hesap sormasından korkmuyor gerilerek yürüyorduk.Bir arkadaş mahalle maçlarının başlayacağını gidip ne olduğunu bakmamızı söyledi.Arkadaş komitesindeki diğer üyelerin bu öneriye sıcak bakmasıyla herkes yarınki mahalle maçlarına gitmeye hem fikirdi.
Dolapta diğer ayakkabılarla akraba olma vaziyetine gelmiş,üst üste binmiş ayakkabı kulesinden kendi kramponlarımı çekene kadar jenga ustası olmuştum.Altıma giydiğim şort ve üstümdeki sıfır kollu tişört maçlar için ne kadar hazırlandığımı gösteriyordu.O zamanlar mahalleler arası turnuvalar olurdu.Çok rekabetli ve çetin müsabakalar gerçekleşirdi.Mahalle takımına seçilen kişi,sonu gelmeyen şöhret,ün,para,kızlar combosunu hayatının sonuna kadar hissederdi.Bunun yanında mahalle bakkalıda ona sponsor olur,herhangi bir futbolcu kartı isteği olursa seve seve verir,mahallenin gururu için tüm imkanlarını seferber ederdi.Olayın ne olduğundan habersiz meraklı kalabalık kendisini mahalle maçlarının hocası ilan etmiş kişinin yanından daire oluşturmuştu.Hoca daha önceden gördüğü,tanıdığı kişilere kıyak geçerek agaya beleş politikasını uyguluyordu.Gelecek yıllarda bu politika bir başkaldırış sonucunda yıkılacak ve adalet gelecekti.Seçilen oyuncular mahallenin en elit futbolcularıydı.Zor bir antreman döneminden geçmiş,her gününü kiraz ağaçlarına dadanmasının verdiği tehlike olan bahçe sahibinin verdiği korkuyla tabanları yağlayarak ayak kaslarını geliştirmiş,futbolcu kartı oynarak el kaslarını ve iç güdülerini en son seviyeye kadar ulaştırmıştı.Bizi amele pazarındaki gibi bir duvara çektiler.Herkesi deneme şutundan sonra değerlendirdiler.Eğer ''biz seni sonra ararız '' cevabıyla karşılaşırsanız şan,şöhret dolu yolculuğunuzun başında eleniyor,evcilik oyunlarının müdavimi oluyordunuz.Herkese denem sürüşü yapıldıktan sonra mahalle takımının hocası geldi ve takıma giren aday kadroyu açıkladı.Ben ve iki arkadaşım aday kadrodaydık.Daha şimdiden sevinmiş etrafımızdakilere hava atmaya başlamıştık.Artık bizde birer tsubasaydık.
Aylar süren hazırlık kampından sonra nihayet er meydanına çıkmıştık.Herkes heyecanlıydı.Bazıları dünden totemini yapmış,uğurlu bildiği donlarını,çoraplarını,bandanalarını takmıştı.İki takımda birbirine dostça selam verdikten sonra hocalarının yanında son taktikleri almak için yuvarlak oluşturdular.Hocamız,bize güvendiğini,günlerce bizi sütle,balla beslediğini kimsenin hata yapmamasını yoksa çükünü koparacağını söyledi.İlk birkaç dakika maç benim için sıkıcıydı.Her atak karşı takımın kalesine yapılıyor,banada osurmam için şans veriyordu.Osurduktan kısa bir süre sonra topun bizim yarı sahaya geldiğini gördüm,karşı takımın hızlı forveti topu taşıyor ve defanstaki ayıları birer birer geçiyordu.Kalemden son sürat çıktım ve topu ilk hamlede aldım.Arkamdaki şakşakçı tabaka beni alkışlıyor,maç bitmeden bile omuzlarda taşınacak seviyeye getiriyordu.Karşı takımın kalecesinin hatalı goller yedikten sonra kendi mahallesi tarafından küfürlü tezahurata uğradı ve hocası ona üç numaralı bakışı yaptığını gördüm.Maçın bitmesine az bir süre kala kendimi ferah ve sakin tuttum.Artık yapılacak atakların benim için bir önemi yoktu.Rahat rahat osuruluğum mısır patlatıyor,tellerin arkasındaki ahaliyle konuşuyor ve uzaktan maçı seyrediyordum.Son atakta karşı takımdan bir oyuncu çita misali koşarak geldi.Tüm sahaya yararak aşıyor hızlanınca dünyanın yörüngesine giren meteorlar gibi alev almaya başlıyordu.Gözlerim blurlaştığından adamın alev aldığını görmeye başlamıştım.Kalemden çıkarak koştum.Tam topun olduğu tarafa yöneliyordumki isviçreli bilim adamlarının hesab bile edemeyeceği hareketle topu üstümden aşırdı ve golünü attı.Maçtaki tek golü olmasına rağmen sahanın içinde havasını atıyor,bana nanik yaparak dalgasını geçiyordu.
Maç akşam ezanının okunmasıyla bitti.Her şeyin sonunda dostluk ve barışın kol kola,omuz omuza olmasını savunuyorduk ama saha çıkışı eli çivili sopalarla bekleyen kitleyi gördükten sonra kaplerimizdeki sevgi ve barışın yusuf yusuf duygusu yer değiştirmişti.Hayranlarım beni tebrik ediyor,hepsi imzamı almak için kuyruğa giriyordu.O zaman kadar hiç fark edilmeyen vahşi cazibem birden ortaya çıkmış ve mıktanıs gibi kızları bana çekiyordu.Takımla vedalaştıktan sonra evin yolunu tuttum.Yediğim golü düşünüyor ve küfrediyordum.
Dolapta diğer ayakkabılarla akraba olma vaziyetine gelmiş,üst üste binmiş ayakkabı kulesinden kendi kramponlarımı çekene kadar jenga ustası olmuştum.Altıma giydiğim şort ve üstümdeki sıfır kollu tişört maçlar için ne kadar hazırlandığımı gösteriyordu.O zamanlar mahalleler arası turnuvalar olurdu.Çok rekabetli ve çetin müsabakalar gerçekleşirdi.Mahalle takımına seçilen kişi,sonu gelmeyen şöhret,ün,para,kızlar combosunu hayatının sonuna kadar hissederdi.Bunun yanında mahalle bakkalıda ona sponsor olur,herhangi bir futbolcu kartı isteği olursa seve seve verir,mahallenin gururu için tüm imkanlarını seferber ederdi.Olayın ne olduğundan habersiz meraklı kalabalık kendisini mahalle maçlarının hocası ilan etmiş kişinin yanından daire oluşturmuştu.Hoca daha önceden gördüğü,tanıdığı kişilere kıyak geçerek agaya beleş politikasını uyguluyordu.Gelecek yıllarda bu politika bir başkaldırış sonucunda yıkılacak ve adalet gelecekti.Seçilen oyuncular mahallenin en elit futbolcularıydı.Zor bir antreman döneminden geçmiş,her gününü kiraz ağaçlarına dadanmasının verdiği tehlike olan bahçe sahibinin verdiği korkuyla tabanları yağlayarak ayak kaslarını geliştirmiş,futbolcu kartı oynarak el kaslarını ve iç güdülerini en son seviyeye kadar ulaştırmıştı.Bizi amele pazarındaki gibi bir duvara çektiler.Herkesi deneme şutundan sonra değerlendirdiler.Eğer ''biz seni sonra ararız '' cevabıyla karşılaşırsanız şan,şöhret dolu yolculuğunuzun başında eleniyor,evcilik oyunlarının müdavimi oluyordunuz.Herkese denem sürüşü yapıldıktan sonra mahalle takımının hocası geldi ve takıma giren aday kadroyu açıkladı.Ben ve iki arkadaşım aday kadrodaydık.Daha şimdiden sevinmiş etrafımızdakilere hava atmaya başlamıştık.Artık bizde birer tsubasaydık.
Mahalle maçları terimleri:
Senin adamın devam etti:Eğer herhangi bir pozisyonda keriz adamınız gol atma duygusuyla yanıp tutuşuyorsa bu hadiseyle çok karşılaşılır
Üç korner bir penaltı:Mahalle maçlarının efsane kurallarından olan,yılların eskitemediği durum.
Kaleci oyuncu.Bu tür oyuncular anfoter oyuncu olup,içinde bulunduğu duruma göre bağışıklık gösterebilen tek oyuncudur.
Kaleciyede gol attıralım:Takımın öne geçtiği durumlarda,karşı takımı golleriyle kumbaraya çeviren forvetin,vefalı kalecisine jestidir.Antremanlarımız el verişsiz doğa koşullarında kum sahalarda yaptık.Kramponun yere vurunca çıkarttığı toz gözlerime geliyor,her defasında gözümün acımasına ve yeşermesine neden oluyordu.Kaleci olduğum için benim için büyük bir sorundu.Benim başarısız olmam demek takımın yenilmesi demekti.Dolayısıyla adamın mahallenin en beceriksiz kaleciler listesine sokmam ve aforoz edilmem için yeterde artardı bile.Uzaktan çekilen birkaç şutu yılların verdiği deneyim,tecrübeyle çok temkinli ve sakin kurtarmıştım.Çevremdekilere kalecilik pozisyonu için en uygun adayın ben olduğumu gösteriyordum.Son şutta panter kesilerek uçtum ve topu tuttum.Ne yazıkki mahalle kalecilerine yer çekimi kuvveti kıyak geçmiyordu.Topu tuttuğumda içinde bulunduğum sahnenin birden biteceğini anladığım için bağırarak yere düştüm.Yanıma gelen heyecanlı topluluk kırık,çıkık var mı diye oramı,buramı kurcalıyor,yedek kaleciler ben sakatlandım diye sevinip adilik yapıyordu.Yenilmiş savaşçı gibi yüzümdeki tozları savurup slow motion tekniğiyle ''bir şeyim yok iyiyim.'' dedim.Yedek kalecilerin hevesi kursağında kalmıştı.
Aylar süren hazırlık kampından sonra nihayet er meydanına çıkmıştık.Herkes heyecanlıydı.Bazıları dünden totemini yapmış,uğurlu bildiği donlarını,çoraplarını,bandanalarını takmıştı.İki takımda birbirine dostça selam verdikten sonra hocalarının yanında son taktikleri almak için yuvarlak oluşturdular.Hocamız,bize güvendiğini,günlerce bizi sütle,balla beslediğini kimsenin hata yapmamasını yoksa çükünü koparacağını söyledi.İlk birkaç dakika maç benim için sıkıcıydı.Her atak karşı takımın kalesine yapılıyor,banada osurmam için şans veriyordu.Osurduktan kısa bir süre sonra topun bizim yarı sahaya geldiğini gördüm,karşı takımın hızlı forveti topu taşıyor ve defanstaki ayıları birer birer geçiyordu.Kalemden son sürat çıktım ve topu ilk hamlede aldım.Arkamdaki şakşakçı tabaka beni alkışlıyor,maç bitmeden bile omuzlarda taşınacak seviyeye getiriyordu.Karşı takımın kalecesinin hatalı goller yedikten sonra kendi mahallesi tarafından küfürlü tezahurata uğradı ve hocası ona üç numaralı bakışı yaptığını gördüm.Maçın bitmesine az bir süre kala kendimi ferah ve sakin tuttum.Artık yapılacak atakların benim için bir önemi yoktu.Rahat rahat osuruluğum mısır patlatıyor,tellerin arkasındaki ahaliyle konuşuyor ve uzaktan maçı seyrediyordum.Son atakta karşı takımdan bir oyuncu çita misali koşarak geldi.Tüm sahaya yararak aşıyor hızlanınca dünyanın yörüngesine giren meteorlar gibi alev almaya başlıyordu.Gözlerim blurlaştığından adamın alev aldığını görmeye başlamıştım.Kalemden çıkarak koştum.Tam topun olduğu tarafa yöneliyordumki isviçreli bilim adamlarının hesab bile edemeyeceği hareketle topu üstümden aşırdı ve golünü attı.Maçtaki tek golü olmasına rağmen sahanın içinde havasını atıyor,bana nanik yaparak dalgasını geçiyordu.
Maç akşam ezanının okunmasıyla bitti.Her şeyin sonunda dostluk ve barışın kol kola,omuz omuza olmasını savunuyorduk ama saha çıkışı eli çivili sopalarla bekleyen kitleyi gördükten sonra kaplerimizdeki sevgi ve barışın yusuf yusuf duygusu yer değiştirmişti.Hayranlarım beni tebrik ediyor,hepsi imzamı almak için kuyruğa giriyordu.O zaman kadar hiç fark edilmeyen vahşi cazibem birden ortaya çıkmış ve mıktanıs gibi kızları bana çekiyordu.Takımla vedalaştıktan sonra evin yolunu tuttum.Yediğim golü düşünüyor ve küfrediyordum.
Comments (0)
Yorum Gönder