Öğle güneşinin sıcaklığı balkon demirlerine işlemişti.Serinlemek için balkonlara çıkan mahalleli güneş ışınlarını hesaba katmamış ve tatil günlerini keyif yaparak geçirememişti.Dışarıda top oynayan çocukların sesleri ve topun her sekişinde çıkardığı ''pat,pat'' sesleri apartmanların boşluklarında yayılıyordu.Serinlemek için tek çaremiz bakkaldan aldığımız meyveli buz olan ve şekli şemali değişik olan meybuz adındaki buzdu.Belirgin markaların aksine meybuz daha çok satılıyordu.Sayemizde mahalle bakkalı ve meybuz firması zengin olacaktı.Kafamı pencereden dışarı çıkarttım ve dışarıda olan bitene baktım.Tahta pencerinin alt kısmı kollarımı acıtıyor,kendi ağırlığım üstüne binince derime bıçak batmış hissini veriyordu.Hafif rüzgar esince uşuçan tül görüş mesafemi kapatıyor,sıcak yaz günlerinde tek eğlencemiz olan dışarıyı seyretmekten de mahrum kalıyordum.Apartmandaki birkaç teyzenin yünleri oklavayla vururak dövdüğünü gördüm.Çevrede ilgi çekici bir şey olmadığı için tek odak noktamız teyzelerin havada salınım yaparken çıkadığı sesti.
Mahalleye her hafta uğrayan seyyar satıcılardan bıkan yönetici seyyar satıcı ya da ona benzer kişilerin geldiğini neredeyse eğitilmiş köpekler gibi yüz metre öteden algılayabiliyordu.Apartman girişinde çayıyla tetikte bekliyor,bir işi olduğunda oğluna veya hısım akrabasına sırasını devrederek nöbetin vukuatsız geçtiğini rapor ediyordu.Apartmanızda asayiş berkemaldi.Uzaklardan megafonla duyuru yapan bir aracın sesi geliyordu.Bu sesi duyduğumda düşünmeden tüp markalarının arabaları olduğunu söyleyebilirdim ama tüp markalarının melodisine göre gelen arabanınkisi daha değişikti.
Balkondan görüş mesafeme girmesiyle gelen aracın overlokçu olduğunu anladım.Hurda bir araba,içinde aslan yelisi tarzı saçları olan bir adam ve yanında pos bıyıkları olan ona megafonla yardım eden yancısı vardı.Apartmandaki teyzeler overlokçunun melodisini duyunca pavlovun köpekleri gibi pencereden dışarı baktılar ve hemen içeri koşup,dışarı çıkmanın bir yolunu aramaya başlamışlardı.Apartman yöneticisinin diktiği nöbetçi görevinden sıkılınca sırasını kardeşine vermişti.Kardeşi görevinin ne kadar kutsal olduğunu bilmediği için bunu basit bir bekleme gibi algılamış,hiç oralı olmadan oyununa geri dönmüştü.Meydanı boş bulan overlokçu fırsattan istifade ederek elinde kozların hepsini sahaya sürüyordu.
İlk saldırısı mahalledeki teyzelerin büyük zaafı olan,duyduklarında yerlerinden fişek gibi fırlayacağı bilinç altına bir mesaj niteliğinde olan ''Hanımlar overlokçu ayağınıza geldi'' cümlesiydi.Bu cümle aynı zamanda alıcıyı harekete geçirme cümlesiydi.Cümlesinin etkisi yaklaşık iki-üç dakika sonra meyvelerini vermeye başladı.Ramazandaki ekmek sırasından fazla olan kuyruk sabırsızlanıyor ve hep birlikte mırıltılar,homurtular yükseltiyordu.Bekle ve gör yöntemini uygulayıp başarılı sonuç alan overlokçu daha fazla sabırsızlandırmadan malzemelerini çıkardı,standını kurdu.Kuyruktaki teyzeler işleri bitince hayatlarında hiç duymadıkları hazı yaşıyorlar,evlerinde kendilerini bekleyen dağ gibi kirli bulaşıkları düşünmeden dizilerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı.
Daha önceden hayatlarında hiç overlokçu görmeyen kitle tarafından,overlokçunun dikiş yaparken yaptığı her hareket ağızlar açık izleniyordu.Overlokçu görmeyen kitle adamın dikiş yaparken her hamlesini kaçırmadan izliyor bazıları meraklı kalabalığa hava atmak için ''ben görmüştüm '' diyerek dikkatı üzerlerine çekmeye çalışıyorlardı.Meraklı kitle belgesel izlermiş gibi overlokçu gittikten sonra artı ve eksi yönlerini konuştular.Gelecek yıllarda ''dikiş nasıl yapılır '' adlı kitap yazabilir,mahalle mahalle gezebilir ve kitaplarını bestseller yapabilecek potansiyele erişmişlerdi.
Mahallede o gün rekorlar kitabına geçildi.Bir nevi bes seller manasında en çok para kazanan overlokçu olmuştu.Mahallemiz onun için bereketli hasattı.Ne tüpçü,ne sucu ne de pamuk şeker satan yanakları al al olan sempatik amca cebini overlokçu kadar dolduramamıştı.Artık overlokçu için taze ettik.Her zaman gelebileceği ve çuvallar dolusu para kazanabileceği kaynaktık.
Yazımın sonunda siz değerli ovelokçu sevenlere Metallica'nın olaylar geçerken fonda çalan müziğiyle veda ediyorum.
Mahalleye her hafta uğrayan seyyar satıcılardan bıkan yönetici seyyar satıcı ya da ona benzer kişilerin geldiğini neredeyse eğitilmiş köpekler gibi yüz metre öteden algılayabiliyordu.Apartman girişinde çayıyla tetikte bekliyor,bir işi olduğunda oğluna veya hısım akrabasına sırasını devrederek nöbetin vukuatsız geçtiğini rapor ediyordu.Apartmanızda asayiş berkemaldi.Uzaklardan megafonla duyuru yapan bir aracın sesi geliyordu.Bu sesi duyduğumda düşünmeden tüp markalarının arabaları olduğunu söyleyebilirdim ama tüp markalarının melodisine göre gelen arabanınkisi daha değişikti.
Balkondan görüş mesafeme girmesiyle gelen aracın overlokçu olduğunu anladım.Hurda bir araba,içinde aslan yelisi tarzı saçları olan bir adam ve yanında pos bıyıkları olan ona megafonla yardım eden yancısı vardı.Apartmandaki teyzeler overlokçunun melodisini duyunca pavlovun köpekleri gibi pencereden dışarı baktılar ve hemen içeri koşup,dışarı çıkmanın bir yolunu aramaya başlamışlardı.Apartman yöneticisinin diktiği nöbetçi görevinden sıkılınca sırasını kardeşine vermişti.Kardeşi görevinin ne kadar kutsal olduğunu bilmediği için bunu basit bir bekleme gibi algılamış,hiç oralı olmadan oyununa geri dönmüştü.Meydanı boş bulan overlokçu fırsattan istifade ederek elinde kozların hepsini sahaya sürüyordu.
İlk saldırısı mahalledeki teyzelerin büyük zaafı olan,duyduklarında yerlerinden fişek gibi fırlayacağı bilinç altına bir mesaj niteliğinde olan ''Hanımlar overlokçu ayağınıza geldi'' cümlesiydi.Bu cümle aynı zamanda alıcıyı harekete geçirme cümlesiydi.Cümlesinin etkisi yaklaşık iki-üç dakika sonra meyvelerini vermeye başladı.Ramazandaki ekmek sırasından fazla olan kuyruk sabırsızlanıyor ve hep birlikte mırıltılar,homurtular yükseltiyordu.Bekle ve gör yöntemini uygulayıp başarılı sonuç alan overlokçu daha fazla sabırsızlandırmadan malzemelerini çıkardı,standını kurdu.Kuyruktaki teyzeler işleri bitince hayatlarında hiç duymadıkları hazı yaşıyorlar,evlerinde kendilerini bekleyen dağ gibi kirli bulaşıkları düşünmeden dizilerine kaldıkları yerden devam ediyorlardı.
Daha önceden hayatlarında hiç overlokçu görmeyen kitle tarafından,overlokçunun dikiş yaparken yaptığı her hareket ağızlar açık izleniyordu.Overlokçu görmeyen kitle adamın dikiş yaparken her hamlesini kaçırmadan izliyor bazıları meraklı kalabalığa hava atmak için ''ben görmüştüm '' diyerek dikkatı üzerlerine çekmeye çalışıyorlardı.Meraklı kitle belgesel izlermiş gibi overlokçu gittikten sonra artı ve eksi yönlerini konuştular.Gelecek yıllarda ''dikiş nasıl yapılır '' adlı kitap yazabilir,mahalle mahalle gezebilir ve kitaplarını bestseller yapabilecek potansiyele erişmişlerdi.
Mahallede o gün rekorlar kitabına geçildi.Bir nevi bes seller manasında en çok para kazanan overlokçu olmuştu.Mahallemiz onun için bereketli hasattı.Ne tüpçü,ne sucu ne de pamuk şeker satan yanakları al al olan sempatik amca cebini overlokçu kadar dolduramamıştı.Artık overlokçu için taze ettik.Her zaman gelebileceği ve çuvallar dolusu para kazanabileceği kaynaktık.
Yazımın sonunda siz değerli ovelokçu sevenlere Metallica'nın olaylar geçerken fonda çalan müziğiyle veda ediyorum.
kısa ve öz, güzel yazmışsın. oklava tespitini sevdim