Ömrümü Yedin Street Fighter

Yafta , , , , , ,

Hangimiz çocukluğumuzda atarinin veya büyük alışveriş merkezlerindeki dev makinalardaki sihirli oyunlara kapılmadık ki.Her hafta sonu arkadaş grubu veya ailecek gittiğimizde ilk girdiğimiz yer eğlence merkezleri oluyordu.Gitme amacımız çarpışan arabalara,silahla balon vurmak ya da dart atıp peluş oyuncak kazanma amacımız yoktu.Bizi çağıran ve ceplerimize elini atan dev makineler oluyordu.Girişlerde jetonun fix bir fiyatı vardı.Giriş jetonuna hayatımda ne kadar harcadığımı hesabını bile yapmadım.Dört işlemim bile yetmezdi.Jetonları aldıktan sonra midelerimizde kelebekler uçuşurdu.Jetonun verdiği bu his,şefkatli bir anne kucağı ya da yazılıdan herkes babayı almışken en iyi notu alıp tüm sınıfa ''nanik'' yapmanın verdiği heyecanla eş değer bile değildi.


Dev makinaların arasında binbir çeşit oyun vardı.Ben araba oyunu seviyorum diyorsan,joyistikli ve koltuk yerleştirilmiş makinaların yanına gider paşa paşa jetonunu atardın.Yok efendim ben araba yarışı sevmiyorum vahşet,kan istiyorum diyorsan atarilerdende tanıdığımız duck hunt oynarken sadık yardımcımız olan silahlı joyistiklere yöneliyordunuz.İki kategori arasında sıkışıp kalanlar yani tarafsızlar joyistik ve düğmelerin bir arada karma oluşturduğu oyunları oynarlar.

Makinaların arasında gezerken bir çocuk gördüm.Sanki son jetonuymuş gibi düğmelere abanıyorduki bir süre sonra ekranın içine gireceğini zannettim.Düğmelere aynen gavura vurur gibi vuruyordu.Sanki hasmı,düşmanıydı.Oyunu kaybedince hıncını alamadığı mazlum kalan joyistiğe bir yumruk attı ve söverek ortadan kayboldu.Cebimdeki jetonlar makinanın yanından geçerken ısınmaya başlamıştı.Bir çekim kuvveti oluşuyordu.Cebimdeki jetonlar beni makinaya gitmem için yalvarıyordu.Yemek kokusunu alan midesi aç canlılar gibi makinaya doğru yürümeye başladım.Beyni alınmış zombiler gibiydim.Makinaya gidecektim.Başka yolu yoktu.

Elimi jetonlarla dolu cebime attığımda şanslı jetonumu çektim ve oyunu başlatan mekanizmanın içine gitmek için adete çıldırıyordu.Jetonu makinaya attım.Hareketsiz ekran birden canlanmıştı.Değişik renkler ve resimler geçiyor başta sıkıcı olan oyun birden sarmaya başlıyordu.Dövüşçü karakterimi seçtikten sonra kavga için hazırdım.Önceki gözlem ve deneyimlerime göre sonum o çocuk gibi olmasını istemiyorsam bende düğmelere abanmalıydım.Oyun başladı.Birkaç hamleden sonra sürekli dayak yedim.Karşıdaki dövüşçü beni yerden yere çalıyordu.Kendimi mahalle halısı gibi hissettim.Tüm bu hissiyatı empati yaparak öğrendim.Oyun karakterim yere düşünce bende acı hissetmeye başlamıştım.O yumruk yiyince dişim sızlamaya başlamıştı.Önceki çocuktan kısa sürede mağlup olmuştum.Yenilmeye doğmayan pehlivanlar gibi er meydanına jetonumla geri döndüm.

En son omzumda bir elle dürtüldüm.Arkadaş grubum eğlence merkezlerinden çıktıklarını gelmessem arkada kalacağım söylendi.Ama ben hala çetin bir dövüşün içindeydim.Dövüşün ortasında karakterimi yalnız bırakırsa dayak yiyecekti.Bir arkadaş grubuma bir de karakterime baktım.Alışıla gelmemiş bir paradoksun içindeydim.Ya karakterimi yüz üstü bırakacaktım ya da arkadaşlığım bozulacaktı.Arkadaşlarıma ''siz gidin en iyisi ben yetişirim size '' diyerekten oyunumun en civcivli bölümüne yeniden döndüm.Birkaç yumruktan sonra nakavt olmuştum.Jetonum bittiği için oyunun başından beri benim yönetimimde olan yumruklarıyla er meydanını kasıp kavuran vefakar kahramanı siyah ekranın içinde kaybolmuştu.

Comment (1)

mario dan sonraki favori ateri oyunumdur. "ben küçükken salaktım" dan yola çıkarak, iyi pehlivandım.yenilmeye doymadım

Yorum Gönder