Heyecanlıyım.İlk maçına çıkan,takımına yeni transfer olmuş,adaptasyon sorunu çeken genç futbolcular gibi ayağımıza dar alanlarda pas gelmemesi için geri çekiliyor pozisyonu arkalardan izliyoruz.Terleyen fanilam,koltuk altımı oyununa dahil ederek hediyesi olan kötü kokuyu sunuyor.Alnımdan dökülen sicim terleri,son sürat ilerleyen arabalar misali rotası olan gözlerime doğru ilerliyor.Vaat edilen hedefe gelmeden önce siyah kaşlarıma uğruyor.Elimin tersiyle alnımdan boşalan terleri siliyorum.
Tam bitti derken bu sefer burnum ataklara başlıyor.Ter bezlerim hiç olmadığı kadar faliyete geçiyor.Faal bir terleme sorunu ile karşı karşıyayım.Böbrek üstü bezlerimin anormal çalışmasıyla idrar yollarım,üreyi atmak için hep birlikte çıkışa doğru itekliyor.Stratejik tuvalet yapma yeri arıyorum.Binaların arkasına yapıp,işaretimi bırakabilirim.Çalıkların bitişiğinde olan sarı binanın arkasına sinsice yaklaşıp,tekbir getirdikten sonra salıyorum.
Temkinlice şortumu bağların ilikledikten sonra,arkamda oluşabilecek tehliklere karşı göz gezdiriyorum.Mermerlerdeki ayak sesleri bulunduğum noktaya doğru ilerliyor.Boğazım düğümleniyor.Yutkunuyorum.Birkaç sene veya ondan daha kısa süreli zaman dilimlerinde gelen,göçmen kuşların dünyayla bağlantısını sağlayan televizyon uydusunun arkasına geçiyorum.Ebat olarak küçük olduğum için,ayaklarım gözüküyor.Çanak antenin arkasında alt dudağımı dişlerimle birleştirip,var gücümle ısırıyorum,hafiften tırsıyorum.Aralarda kafamı sağa-sola çevirip tehlikenin koordinatlarını alarak,saklanma sınırımın içine girip,girmediğine bakıyorum.Tehlike geçtikten sonra ağır adımlarla binanın arkasından çıkıp,buluşucağımız noktaya ilerliyorum.
Mahalle bakkalından alınmış,miladını dolduran,serseri bir ayağın abanmasıyla sivri tellerde biran önce patlamayı bekleyen dünden razı kames topla koltuğumun altında geliyorum.Mahalleden arkadaşlarım,benim gibi teçhizatlı gelmemiş,ağızlarında bakla varmış gibi mırım kırım ediyor,önceden yaptıkları planın içine sıçan biriymişim gibi davranıyorlardı.
Benden ayrı karşı kaldırıma oturmuşlar,yerdeki taşlarla oynayıp,içlerindeki sıkıntıyı taşlarla rehabilite edeceklerini zannediyorlardı.Sonu gelmeyen sessizlik,sonunda sinir kat sayımın artmasına sebep oldu.Topu emniyete alıp yanlarına geldim.Misafirperver,ev sahipleri gibi kapıyı güler yüzle açıp ikram cennetine gidiş-dönüş bileti vermediler.Kaymalarını söylediğimde,kimse oralı olmadı.Kıçımla Bahadır'ı itince,zincirleme reaksiyona uğrumış katı arkadaşlar,birbirlerini öteleme hareketi yaptılar.
Öteleme hareketleri sonucunda sürtünmenin etkisiyle,çakıl taşları tarafından yıpranan şortlarında Newton Amca'nın yarıkları kaldı.Nuh diyor peygamber demiyorlardı.Yanlarına oturup,negatif enerjilerini çekmeye çalıştım.Uğraştım.Olmadı.Birinin sessizliği bozması gerekirdi.''Ne oldu lan size ? '' diyerek gürledim.
Dış dünyayla bağlantılarını koparan bireyler,kaba kuvvetten anladıkları için algıları eski haline geldi.Konuşmasında çakıl taşından yardım almak isteyen Bahadır,taşı avucunda sallayıp söze başladı.''Umut,aslında biz bugün seninle oynamıcaz.Bizim başka planlarımız var.Hesapta yokken,sen çıka geldin.'' diyerek dış kapı mandalı olduğumu dobra bir şekilde,yüzüme vurdu.''Ne planınız var lan ? Sanki holding sahibisiniz.Çok yoğun insanlarsınız.Bulunduğunuz yerde de yapacağınız aktiviteler kısıtlı.'' diyerek açıklama yaptım.
Yarım ağızla konuşan Efe,suskunluğunu bozan ikinci kişi oldu.Bahadır'a set kurmak için lafı geveledi.''Umut,sen bilmiyorsun.Bugün ilaçlama arabası gelicek.Peşinden koşucaz.Aylık oynamak çok sıkıcı.Bıkmadın mı anne olmaktan.'' diyerek spor müsabaklarında olan beceriksizliğimi yansıttı.Kafamı hışımla Efe'ye çevirip,avuçlarımı var gücümle sıktım.Suratım pancar halini almış,nabzım hızlanmış ve yüreğim ceylan gibi atmaya başlamıştı.''Top benim lan.Ben olmasam,küçük dünyanızda tek eğlenceniz ilaçlama arabası olucak.En azından,alternatif oyun önerilerim var.
Hem ilaçlama arabasının peşinden koşup,ölüm fermanınızı mı imzalayacaksınız ?'' sorusunu yönelttim.Gerilimin hızla tırmandığı dakikalarda suskunluğunu bozan üçüncü kişi,Mustafa oldu.Veriler ve analizlerle konuşmasını örneklendirdi ve yaptığı araştırmalar sonucunda,böcek ilacı sıkan arabanın arkasında koşan insanların ölmediği istatisğini yüzdeye vurarak hesapladı.Sik gibi ortada kalmamak için,aptal oyuna katıldım.Kames topu,binanın arkasındaki çanağın arkasına zulaladım.Avını pusuya yatıran,aç hayvanlar misali böcek ilaçlama arabasını köşede bekliyorduk.''Vuvuvuvu'' sesleri büyük siyah borusundan çıkıyor,ağzından bırakılan ilaçlı beyaz dumanlar kirli ve soğuk sokak betonlarını arındırıyordu.
Araba köşeden dönünce peşinden koşmaya başladık.Kulvarlarından,silah sesiyle ayrılan atletler gibi koşuyorduk.Saklandığımız yerden ayrılınca,bizimle birlikte koşan binlerce çocuğu gördük.Kendi aramızda geçen koşu,mahalle maratonuna dönmüştü.Kendimize ait olduğunu sandığımız aptalca oyun,başka kişiler tarafından da benimsenmişti.Beyaz dumanın arkasından koşuyor,arabanın kıçına yaklaşmak için tabanları yağlıyorduk.Yüzlerce çocuk,hiçbir kriter beklemeden,alacağı hediye olmadan,ne yaptığını bilmeden beyaz dumanı takip ediyordu.Ön sahfalarda dumanın etkisiyle kendini kaptırıp,ilaçlı dumanı içine çeken kendini aşmış angutlar vardı.Araba döndükçe,bizde dönüyorduk.Ne kadar koştuğumuzu hatırlamıyorum.Mental olarak ayıktık.Adalelerimde ve ayaklarımda birikmiş laktik asitler son kulvarlara doğru hıyanet etti.Duman canavarının arkasında koşma oyununda yarıda kalıp,nefesim tükendi.
Önde koşturan Bahadır,Efe ve Mustafa'ya gitmeleri işaretini yaparak devam etmelerini tembihledim.Saçım böcek ilacı kokuyordu.Tişörtümde beter haldeydi.Gününü kahve ve kıraathanelerde geçiren,zaman öldürme ustalarının üstlerine sinen,sigarayla yaptıkları küçük kaçamakların lekelerinden vardı.Binanın arkasındaki uydu çanağına gidip,emektar ve vefakar topumu aradım.
Biri sinsice topumu araklamıştı.Son kez mahalle semalarında tur yapan böcek ilaçlama arabasına baktım,birkaç saat önce dışladığım,terk ettiğim kames topumun eski bulunduğu yere bakıp ikisi arasında çetin mücadeleler sonucunda kararımı verdim.Böcek ilaçlama arabasına koşup,diğerlerine yetişmeye çalışıyordum.
Tam bitti derken bu sefer burnum ataklara başlıyor.Ter bezlerim hiç olmadığı kadar faliyete geçiyor.Faal bir terleme sorunu ile karşı karşıyayım.Böbrek üstü bezlerimin anormal çalışmasıyla idrar yollarım,üreyi atmak için hep birlikte çıkışa doğru itekliyor.Stratejik tuvalet yapma yeri arıyorum.Binaların arkasına yapıp,işaretimi bırakabilirim.Çalıkların bitişiğinde olan sarı binanın arkasına sinsice yaklaşıp,tekbir getirdikten sonra salıyorum.
Temkinlice şortumu bağların ilikledikten sonra,arkamda oluşabilecek tehliklere karşı göz gezdiriyorum.Mermerlerdeki ayak sesleri bulunduğum noktaya doğru ilerliyor.Boğazım düğümleniyor.Yutkunuyorum.Birkaç sene veya ondan daha kısa süreli zaman dilimlerinde gelen,göçmen kuşların dünyayla bağlantısını sağlayan televizyon uydusunun arkasına geçiyorum.Ebat olarak küçük olduğum için,ayaklarım gözüküyor.Çanak antenin arkasında alt dudağımı dişlerimle birleştirip,var gücümle ısırıyorum,hafiften tırsıyorum.Aralarda kafamı sağa-sola çevirip tehlikenin koordinatlarını alarak,saklanma sınırımın içine girip,girmediğine bakıyorum.Tehlike geçtikten sonra ağır adımlarla binanın arkasından çıkıp,buluşucağımız noktaya ilerliyorum.
Mahalle bakkalından alınmış,miladını dolduran,serseri bir ayağın abanmasıyla sivri tellerde biran önce patlamayı bekleyen dünden razı kames topla koltuğumun altında geliyorum.Mahalleden arkadaşlarım,benim gibi teçhizatlı gelmemiş,ağızlarında bakla varmış gibi mırım kırım ediyor,önceden yaptıkları planın içine sıçan biriymişim gibi davranıyorlardı.
Benden ayrı karşı kaldırıma oturmuşlar,yerdeki taşlarla oynayıp,içlerindeki sıkıntıyı taşlarla rehabilite edeceklerini zannediyorlardı.Sonu gelmeyen sessizlik,sonunda sinir kat sayımın artmasına sebep oldu.Topu emniyete alıp yanlarına geldim.Misafirperver,ev sahipleri gibi kapıyı güler yüzle açıp ikram cennetine gidiş-dönüş bileti vermediler.Kaymalarını söylediğimde,kimse oralı olmadı.Kıçımla Bahadır'ı itince,zincirleme reaksiyona uğrumış katı arkadaşlar,birbirlerini öteleme hareketi yaptılar.
Öteleme hareketleri sonucunda sürtünmenin etkisiyle,çakıl taşları tarafından yıpranan şortlarında Newton Amca'nın yarıkları kaldı.Nuh diyor peygamber demiyorlardı.Yanlarına oturup,negatif enerjilerini çekmeye çalıştım.Uğraştım.Olmadı.Birinin sessizliği bozması gerekirdi.''Ne oldu lan size ? '' diyerek gürledim.
Dış dünyayla bağlantılarını koparan bireyler,kaba kuvvetten anladıkları için algıları eski haline geldi.Konuşmasında çakıl taşından yardım almak isteyen Bahadır,taşı avucunda sallayıp söze başladı.''Umut,aslında biz bugün seninle oynamıcaz.Bizim başka planlarımız var.Hesapta yokken,sen çıka geldin.'' diyerek dış kapı mandalı olduğumu dobra bir şekilde,yüzüme vurdu.''Ne planınız var lan ? Sanki holding sahibisiniz.Çok yoğun insanlarsınız.Bulunduğunuz yerde de yapacağınız aktiviteler kısıtlı.'' diyerek açıklama yaptım.
Yarım ağızla konuşan Efe,suskunluğunu bozan ikinci kişi oldu.Bahadır'a set kurmak için lafı geveledi.''Umut,sen bilmiyorsun.Bugün ilaçlama arabası gelicek.Peşinden koşucaz.Aylık oynamak çok sıkıcı.Bıkmadın mı anne olmaktan.'' diyerek spor müsabaklarında olan beceriksizliğimi yansıttı.Kafamı hışımla Efe'ye çevirip,avuçlarımı var gücümle sıktım.Suratım pancar halini almış,nabzım hızlanmış ve yüreğim ceylan gibi atmaya başlamıştı.''Top benim lan.Ben olmasam,küçük dünyanızda tek eğlenceniz ilaçlama arabası olucak.En azından,alternatif oyun önerilerim var.
Hem ilaçlama arabasının peşinden koşup,ölüm fermanınızı mı imzalayacaksınız ?'' sorusunu yönelttim.Gerilimin hızla tırmandığı dakikalarda suskunluğunu bozan üçüncü kişi,Mustafa oldu.Veriler ve analizlerle konuşmasını örneklendirdi ve yaptığı araştırmalar sonucunda,böcek ilacı sıkan arabanın arkasında koşan insanların ölmediği istatisğini yüzdeye vurarak hesapladı.Sik gibi ortada kalmamak için,aptal oyuna katıldım.Kames topu,binanın arkasındaki çanağın arkasına zulaladım.Avını pusuya yatıran,aç hayvanlar misali böcek ilaçlama arabasını köşede bekliyorduk.''Vuvuvuvu'' sesleri büyük siyah borusundan çıkıyor,ağzından bırakılan ilaçlı beyaz dumanlar kirli ve soğuk sokak betonlarını arındırıyordu.
Araba köşeden dönünce peşinden koşmaya başladık.Kulvarlarından,silah sesiyle ayrılan atletler gibi koşuyorduk.Saklandığımız yerden ayrılınca,bizimle birlikte koşan binlerce çocuğu gördük.Kendi aramızda geçen koşu,mahalle maratonuna dönmüştü.Kendimize ait olduğunu sandığımız aptalca oyun,başka kişiler tarafından da benimsenmişti.Beyaz dumanın arkasından koşuyor,arabanın kıçına yaklaşmak için tabanları yağlıyorduk.Yüzlerce çocuk,hiçbir kriter beklemeden,alacağı hediye olmadan,ne yaptığını bilmeden beyaz dumanı takip ediyordu.Ön sahfalarda dumanın etkisiyle kendini kaptırıp,ilaçlı dumanı içine çeken kendini aşmış angutlar vardı.Araba döndükçe,bizde dönüyorduk.Ne kadar koştuğumuzu hatırlamıyorum.Mental olarak ayıktık.Adalelerimde ve ayaklarımda birikmiş laktik asitler son kulvarlara doğru hıyanet etti.Duman canavarının arkasında koşma oyununda yarıda kalıp,nefesim tükendi.
Önde koşturan Bahadır,Efe ve Mustafa'ya gitmeleri işaretini yaparak devam etmelerini tembihledim.Saçım böcek ilacı kokuyordu.Tişörtümde beter haldeydi.Gününü kahve ve kıraathanelerde geçiren,zaman öldürme ustalarının üstlerine sinen,sigarayla yaptıkları küçük kaçamakların lekelerinden vardı.Binanın arkasındaki uydu çanağına gidip,emektar ve vefakar topumu aradım.
Biri sinsice topumu araklamıştı.Son kez mahalle semalarında tur yapan böcek ilaçlama arabasına baktım,birkaç saat önce dışladığım,terk ettiğim kames topumun eski bulunduğu yere bakıp ikisi arasında çetin mücadeleler sonucunda kararımı verdim.Böcek ilaçlama arabasına koşup,diğerlerine yetişmeye çalışıyordum.
Comments (0)
Yorum Gönder