Bodrum Katı

Yafta , , ,


Öğle güneşinin altında,hiçbir şeyi umursamadan sadece plastik topun peşinden gidiyor,yorulmama rağmen topa vurdukça vuruyordum.Güneş’ten dik gelen ışınlar,göz bebeklerimin içine giriyor ve göz rengimde gözde görülen bir değişiklik yaratıyordu.Saçlarım patlamaya hazır bir volkan gibi sımsıcaktı.Üstümdeki koyu renkli tişört nedeniyle tüm ışınları kendi bedenimde topluyordum.Sık orman ağaçlarının arasından zikzak çizerek,büyük bir ustalıkla geçtim.Topa son vuruşumda iyice uzaklara gittiğini gördüğümde tıkanan nefesime hak vererek elime ağaca atıp destek alarak biraz olsun soluk alıp verdim.
Dalların arasından sincaplar hızlıca ilerliyorlardı.Siluetlerini göremesemde ayaklarından çıkan seslerimi duyabiliyordum.Orman bir anda korku filmlerinin atmosferine dönmüştü.Kara karga,çekilmeyen itici sesiyle ses çıkartarak oradan oraya konuyordu.
Dinlendikten sonra yoluma tekrar devam ettim.İlk heyecanımdan bu yana eser kalmamıştı.Adımlarım daha yavaş ve emindi.Ağaçlardan düşen kabuk parçalarına basa basa gidiyor,kabuklara bastığımda çıkan sesle aniden ürkülerek  arkama dönüp paranoyaklaşıyordum.
Uzun boylu ağaçların arasında,belli belirsiz siyah bir dumanın çıktığını gördüm.İlk başlarda onu yangın zannetmiştim.Sonradan bunun yangın olmadığını fark edip,dumanın kaynağına doğru gidiyor ve adımlarımı sıklaştırıyordum.
Ormanın bitişinie geldiğimde karşıma derme çatma,ışıkları yanan ve bacasından taze dumanları çıkan bir ev gördüm.Ev,kasabadan uzaktı ve göründüğü üzerek pek komşuda yoktu.Acil bir durum olursa epey yürümek gerekirdi.
Topum,evin girişindeki çitlerin arasına kaçmıştı.Adımlarımı atarken tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum.İçimden gelen bir ses,bunun iyi bir şey olmadığını ve geri dönmem gerektiğini hatırlatıyordu.Böbrek üstü bezlerimden salgılanan adrenalin tavan yapmıştı.Yorgunluğum yeni geçmesine rağmen,nefes nefese kalmıştım.Kendimi sağlama almak amacıyla neredeyse etrafımda 360 derece dönüp,çevrede olan bitene bakıyordum.Topumu,sanki koltuk altına alıp eve götüren bir çocukmuş gibi alan çitlerin yanına geldim.Çitlerde ev gibi bakımsız ve sim siyahtı.Topumu almak üzere eğildiğimde bir ses duydum.Bir yakarış,feryat gibiydi.Hemen kafamı kaldırıp önüme ve arkama baktım.Çitlerin arkasına saklandım.Çok korkuyordum.Topumu,kucağıma aldım ve tek çarem oymuşçasına kendimi topla garantiye almış gibi hissettim.
Hem korkuyor,hem de meraklanıyordum.Bir zamandan sonra korkum,merakımın önüne geçmişti.Kapısından ateşler çıkan ve aniden toprağın altında birisinin çıkıp beni götürebileceği tüyler ürperten evin yanına geldim.Ses çıkarmamaya çalışarak parmak ucunda yürüdüm.Ormanda da peşimde olan siyah karga birden çitlerin üstüne konduğunda itici sesini tekrar çıkartmaya başlamıştı.Casusluk oyunum bir anda felaketle sonuçlanmıştı.Ürkerek,toprağın üstündeki çalıya bastım ve bir anda derin sessizlik yerini çalının kırılma sesine vermişti.
Arkama dönüp koşarak kargıya gırtlaklamak gelmişti ama bunu sonradan yapabilirdim.Dışarıya,eski merdivenlerin çıkan ayak sesleri gelmekteydi.Sesler gittikçe artıyor ve sesle birlikte kalbim daha hızlı çarpıyordu.Ani karar vermek zorundaydım.İnsanlar hep bu durumlarda en iyisini değil de en aptalcasını seçtiklerinden evin arka tarafına koştum ve çığlık atmamak için kendimi tuttum.
Öğle saatlerine doğru her şey olağan yerindeyken,şimdi düştüğüm hal film sahnelerini aratmayacak düzeydeydi.Annemin beni evden çıkmadan şefkatli öpüşünü hatırladım.Belki de beni son kez öpüşüydü.

Kafamı dizlerimin arasına gömüp sessizce ağlarken eskimiş kapının gümbürdeyerek açıldığını duydum.O kadar şiddetli açılmıştı ki,etkisini ben bile hissetmiştim.Kapının açılmasından dolayı sıçradığım için odak noktasını kendime çekmiştim.Kafamı aradan uzattığımda,üstünde önlük olan ve elinde et kesmek için işe yarayan uzun bıçaklardan biri vardı.Saçları dağınık,sakalları kirli ve tuhaf bir kafatası şekli vardı.Birden yüzünü benim olduğum tarafa çevirdi ve iri gözleriyle taramaya başladı.Kafamı çekmekte geç kalmıştım.Ağır adımlarla benim bulunduğum tarafa geliyordu.
Şans benden yanaydı ki  küçük bir tahtanın oluşturduğu boşluğa kendimi attım ve parmaklarımı dişlerimin arasına alıp,korkudan ısırmaya başlamıştım.Korkudan ne yapacağımı bilmediğim için sevdiğim topumu arkada unutmuştum.
Toprağın üzerinde gezinen pis botları iğrenç kokuyordu.Elindeki uzun bıçaktan taze kan akıyordu.Yere eğildi ve topumu aldı.Hırlamaya benzeyen sesler çıkarttı ve koca elinin arasında küçük kalan topumu bir defada patlatıverdi.

Topun patladığında çıkardığı sesten dolayı bir anda irkilip,yukarı doğru sıçramıştım.Toprağın üstündeki pis botları adım adım ilerliyor ve beni bulmak için yanıp tutuşuyordu.Küçük boşluğun altında emekleyerek yerimi değiştiriyordum.Kirli botlar ne tarafa giderse bende ters istikamete doğru yöneliyordum.Bir anda küçük boşluğun sonuna geldiğimi fark ettim.Ayığımın yarısı dışarı çıkmıştı.Ölecektim.Kirli botlar ağır adımlarla bulunduğum yere doğru geliyordu.Alnımda inci taneleri misali terler akıyordu.Tam adaleleri kasılıp eğilmek üzereydi ki,ormandan beri beni takip eden karga imdadıma yetişmişti.Bu kez çıkardığı ses bana ninni gibi gelmişti.Odak noktası ben olmaktan karga olmuştu.Hışımla arkasına döndü ve kargaya baktı.Sonra pis botlarıyla eskimiş merdivenden çıktı ve kapıyı hızlıca kapattı.

Küçük boşluktan sürünerek çıktım.Giysilerim çamur,kir vb şeyler olmasına rağmen umurumda değildi.Ölmediğim için şükrediyordum.Tak adımımı atıyordum ki bodrum katındaki pencere dikkatimi çekti.Ellerimi birleştirerek kafamı cama dayadım.Dakikalar önce peşimde olan adam masanın üzerindeki belli belirsiz bir şeyin yanına geldi ve elindeki uzun bıçağı havayı kaldırıp aniden indirdi.Çıkan sesle irkilip,tökezlemiştim.Çok ses çıkarttığım için apar topar ayağa kalktım.Cama tekrar baktığımda,adamın orada olmadığını gördüm.
Yüreğim küt küt atıyordu.Arkama bakmadan,ayaklarım yanıyormuşçasına koşmaya başladım.Koşarken eski kapının tekmeyle açılıp,menteşelerinin kırıldığının sesini duydum.Adam arkamdan anlaşılamayan sözcük tekrarları yapıyordu.Ormanın içine girdim ve gücüm bitene kadar koştum.-o gün ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum-. Artık adamın beni takip etmediğini düşünerek ağaçtan destek alarak dinlenmeye başladım.Bir şıngırtı sesi duymuştum.Hemen ayağa kalktım ve önüme bakmadan kalkıyordum ki babamın yuvarlak ve büyük göbeğine çarpıp yere düştüm.
Yüzüne nefes nefese bakıyordum.
‘’Öğleden beri seni arıyorum.Annen endişelendi.Yemek yiyeceğiz.Geç kaldın.’’
‘’Ormana girdiğimde topum kayboldu.Onu ararken ormanın sonunda bir eski ev gördüm.Bacasından duman çıkıyordu.Orada bir adam yaşıyor.Her ne yapıyorsa iyiye alamet değil.Kötü bir şeyler var.’’
‘’Güneşin altında çok kalmış olmalısın.Hayal gücün çok geniş.Hem söylediğin yerde ev yok.Ben küçükken babamla buraya tavşan avlamak için gelirdik.Bu zamandan o zamana kadar buralarda kimse yaşamaz.Aç olmalısın.Hayal gördün herhalde.’’
‘’Ben doğru söylüyorum ! Uydurduğum da yok.Hala orada olmalı.Biliyorum.Bir ağacın arkasına saklanmış bizi izliyor.’’
‘’Saçmalıklarına katlanamam.Yürü.Gidiyoruz.Bu olanları eve gidince seninle uzun uzadıya konuşacağız.Uygun bir vakitte birlikte gideriz.Ama şimdi geç oldu.Gitmek vakti.’’

Aradan birkaç hafta geçtikten sonra babamla birlikte ormanın bitimindeki eve gitmiştik.Şaşırtıcı bir şekilde ev ayaklanıp gitmiş gibiydi.Ne bir iz ne de ona benzer şeyler vardı.Yıllar sonra ormana tekrar geldim.Bu sefer teçhizatlıydım ve daha cesurdum.Bir umut evi bulma umudum vardı ama ev yerinde değildi.

Comments (0)

Yorum Gönder